HAK-PAR Genel Başkanı Düzgün Kaplan ile Azadi Hareketi Lideri Metin Pirani, Diyarbakır’da yaptıkları ortak basın açıklamasında birleşme kararı aldıklarını duyurdu. Karar doğrultusunda Azadi Hareketi kurumsal varlığına son verecek ve tüm takımları HAK-PAR’a katılacak.
Rudaw!da yer alan habere nazaran, Kürtçe ve Türkçe yapılan açıklamada, Türkiye’nin en temel probleminin Kürt sorunu olduğu vurgulandı, Kürt kimliğinin Anayasada tanınması gerektiğinin altı çizildi.
Açıklamada şu sözlere yer verildi: “Bu gün Azadi Hareketi ve Hak ve Özgürlükler Partisi ismine hoş bir haberi sizlerle paylaşmak üzere toplandık. Bildiğiniz üzere Lozan antlaşmasının üzerinden 100 yıl geçti. Çok uluslu, çok kültürlü Osmanlı Devletinin yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda da Kürtlerin bahtı değişmedi. 1.Dünya savaşının akabinde pek çok ulus kendi devletlerini kurdu fakat Ortadoğu’nun en eski ve esaslı ulusu Kürtler kendi bahtlarını tayin etme hakkından yoksun bırakıldılar.
Ülkeleri parçalandı, İngiltere ve Fransa’nın himayesinde kurulan devletler arsında paylaşıldı. Kürt halkı yok sayıldı en temel, yasal hakları dahi teslim edilmedi. Ağır asimilasyona tabi tutuldular, katliamlarla, soykırım uygulamalarıyla yüz yüze kaldılar. Şüphesiz bu durumun temel nedeni büyük emperyalist devletlerin kendi çıkarlarını temel alan politikalarıdır. Lakin bu olumsuz sonuçta periyodun Kürt siyaset sınıfının, istisnalar hariç, ezici çoğunluğunun da hissesi olduğu ortadadır.
Kürtler gerek Osmanlı devletinin son periyotlarında, gerekse Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş süreçlerinde kendi kolektif hakları için örgütlenmek, uğraş etmek, çağın ruhuna uygun hakikat bir strateji izlemek yerine egemenlerin yarattığı gündemlerin peşine takıldılar, onların iç iktidar çatışmalarının tarafı oldular ve bugünkü statüsüzlüğe yol açtılar.
Geçmişte, güçlerini, güçlerini Padişah için yahut İttihat ve Terakkiciler için harcayan Kürt siyasetçilerinin şimdiki versiyonlarının bugün de emsal bir politik yanlış içinde olduklarını, Kürt tersliğinde birleşen İttihat ve terakkinin uzantısı olan seküler yahut muhafazakar partilerin iç iktidar savaşlarında saf tuttuklarını üzülerek görüyoruz. Bu durum aşılmalıdır.
‘KÜRT SİYASETÇİLER BİRLEŞMELİ’
Kürt siyasetçileri 30 milyon nüfusa sahip Kürt halkının yasal talepleri etrafında birleşmeli, kendi ulusal çıkarlarını temel alan, kendi gündemleri üzerinden siyaset yapmalıdır. Özellikle 70’li yılların Kürt hareketini modüllü hale getiren olumsuz politik kültürü aşılmalıdır. Şiddeti dışlayan, barışçıl demokratik çabayı temele alan güçlü bir yasal partide birlikte çalışmayı, birbirini ön yargısız dinlemeyi ve uzlaşmayı başarmalıdır. Biz, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, barıştan yana herkesin birlikte çalışabileceğini düşünüyoruz.
‘TEMEL SORUN KÜRT SORUNU’
Biz, Türkiye’nin de en temel probleminin Kürt sorunu olduğunu ve bu sorunun eşitliğe dayalı bir tahlile kavuşturulması gerektiğini düşünen, demokratik çalışma prensiplerini kabul eden her kesin birlikte çalışabileceğini düşünüyoruz. Biz; Kürt yurtsever takımların, şiddetin toplum hayatından çıkarılması, Kürt kimliğinin Anayasa yer alması, Kürt halkının nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu coğrafyada, yani Kürdistan’da federal bir idare biçimiyle kendi kendini yönetebilmesi için, Kürtçenin, Türkçenin yanı sıra resmi lisan olması ve ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim lisanı olması için birlikte çalışabileceğini düşünüyoruz.
Bu maksatla, biz Azadi Hareketi ile Hak ve Özgürlükler Partisi birleşme kararı aldık. Bundan bu türlü Azadi Hareketi kurumsal yapısını sonlandıracak ve tüm takımları politik faaliyetlerini HAK-PAR’da sürdürecek. Bu birlik adımının giderek genişlemesi, halkımızın hasretini duyduğu güçlü bir ulusal temsil düzeneğinin adım adım inşa edilmesi için birlikte çalışacağız.”
(ALINTI)