İyi Parti İstanbul Vilayet Başkanı Buğra Kavuncu, beraberindeki heyetle birlikte, hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün mahpus cezası ve siyasi yasak kararı verilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. İmamoğlu, “Yargıyı ele geçirip hakkımızda uydurma bir karar vermekle bizi zapt edeceğini düşünen akıl, vallahi düş görüyor. Fakat biz milletçe, bir ortada, yol arkadaşlığıyla, dostlukla, kardeşlikle bir ortada onlara kabuslarını yaşatmaya devam edeceğiz. Her gece kabus görecekler” dedi. Kavuncu da “Bu yansıyı, bu hukuksuzluğa karşı gösterilen hali farklı siyasi manalarla farklı mecralara çekmek de aslında iktidarın, muktedirlerin yapmak istediği, uygulamak istediği stratejinin ekmeğine yağ sürüyor, kuvvetlendiriyor” diye konuştu.
Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle mahkeme tarafından 2 yıl 7 ay 15 gün mahpus ve siyasi yasak cezasına çarptırılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretleri sürüyor. Bugün de CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP’li belediye ve ilçe liderlerinin ziyaretinin ardından İyi Parti İstanbul Vilayet Lideri Buğra Kavuncu ve beraberindeki heyet, İmamoğlu’nu ziyaret etti.
Buğra Kavuncu: İrademize uzanan her türlü haksızlığı en yüksek tonda elbette ki eleştireceğiz
İyi Parti İstanbul Vilayet Lideri Buğra Kavuncu, şu açıklamaları yaptı:
“Yapılan bu haksızlığı birlikte bir kere daha protesto edip bu süreçte yanınızda olduğunuzu bir sefer daha göstermek istedik. Bunu en yüksek sesle, sıklıkla yapmamız gerekiyor. Çünkü seçime giden bir Türkiye’de, en kritik seçimine giden bir Türkiye’de, o denli gözüküyor ki muktedirler ve iktidar, bu süreçte bu tıp gayri nizami, gayri yasal, vicdanları yaralayan birtakım adımlar atacak. Bu adımların büyük bir reaksiyonla karşılaşacağını, bu adımların bizler tarafından en şiddetli tonda reaksiyonla karşılaşacağını bilmeleri lazım. Onun için, bu reaksiyonun ben, çok manalı ve çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bu yansıyı, bu hukuksuzluğa karşı gösterilen hali farklı siyasi manalarla farklı mecralara çekmek de aslında iktidarın, muktedirlerin yapmak istediği, uygulamak istediği stratejinin ekmeğine yağ sürüyor, kuvvetlendiriyor. Dolaylı ya da dolaysız, bilerek ya da bilmeyerek, iktidarın yapmak istediğine aslında katkı verilmiş oluyor. Bunu farklı siyasi manalara, farklı mecralara çekmek, o manada bu gayrete de verilebilecek en büyük ziyandır. Bahis nettir. Bizim oylarımızla, bizim uğraşımızla ki biz İyi Parti teşkilatları olarak 31 Mart’ta, ardından iptal edildiğinde devamında isteyerek, canı gönülden ve büyük bir azimle çaba verdik. Bu çabamıza, bu irademize uzanan her türlü eli, her türlü haksızlığı en yüksek tonda da elbette ki eleştireceğiz, elbette ki reaksiyon göstereceğiz.
“Fitne sokmak, ortalığı karıştırmak isteyen iktidar stratejisinin ekmeğine yağ sürer”
Bunun altında farklı manalar aramak, dediğim üzere nifak sokmak, fitne sokmak, ortalığı karıştırmak isteyen iktidar stratejisinin de ekmeğine yağ sürer. Bunun için hiçbir farklı mecraya çekmek yanlışsız değildir. Ortada önemli bir hukuksuzluk vardır. Ben, bütün mahkeme süreçlerini arkadaşlarımla, genel lider yardımcılarımızla birlikte takip ettim. Hâkimin nasıl vazifeden alındığına şahit oldum. Daha sonra hâkimin beyanlarını da daima birlikte duyduk. Yapılmak isteneni, uygulanan hukuksuzluğu çok net olarak birebir takip ettik. Onun için Başkan’ım, yalnız değilsiniz. Bu haklı gayretinizde, bu haklı davanızda biz, İstanbul vilayet teşkilatı olarak sonuna kadar yanınızdayız. Bunu bir defa daha ilçe liderlerimizle, vilayet başkanlık divanımızla size tabir edelim. Zira bugünlerde takviye çok manalıdır. Hem size hem milletimize bu yüreği, bu dik duruşu, dirayeti, Genel Başkan’ımızdan aldığımız o ilhamla, ondan aldığımız o yönlendirmeyle bir kere daha bugün gösterelim istedik. Yanınızdayız Başkan’ım.”
Ekrem İmamoğlu: İttifak kültürü, sonuna kadar devam edecek
Ekrem İmamoğlu da İyi Parti Vilayet Lideri ve teşkilatlarıyla her vakit bir ortada olduklarını, iş birlikleri yaptıklarını ve alanda bir ortada koşuşturduklarını söyledi. “Bütün ilçeleri birlikte gezdik. Kanılarımızı açıkça, hiç ayrım yapmaksızın konuşabildik” diyen İmamoğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bence burada ortaya konan o birinci yola çıkıştaki ittifak kültürünün en yanlışsız halde, en çağdaş halde, en şeffaf biçimde paylaşılmasının en düzgün örneklerini verdik savında bulunuyorum. Bence örnek bir iştir bu. Hâlâ da devam ediyor ve son gününe kadar da devam edecek, bundan hiç kuşkum yok. Bu bahiste nitekim bu ortamın oluşmasında Sayın Buğra Kavuncu Başkan’ımın büyük katkısı olmuştur. Bütün yönetici arkadaşlarım, ilçe liderlerimiz, bilhassa meclis kümesiyle ilgili ilgilerimiz ve o mevzudaki küme başkanvekilimizle olan diyalog ve CHP küme başkanvekili ile olan dayanışma ve iş birliği modeli; bütün bunlar bence örnek bir iştir. Elbette bazen başka düşündüğümüz oldu, tartıştığımız bahisler oldu. Bir arada istişare ettiğimiz alanlar vakit aldı ancak günün sonunda, bu sağlıklı iş birliğini kamu lehine yaptığımız, 16 milyon insanı düşünerek hareket ettiğimiz iş birliği ve demokrasi ismine, Türkiye demokrasisi ismine, mahallî demokrasi ismine bence örnek bir seyahati tarifledi ve gösterdi. Bunun, tabiri caizse bir manifestosunu, nasıl oluştuğunu, nasıl geliştiğini ve inşallah sonucuna kadar erdiğinde de nasıl sonucuna yürüdüğünü kaleme almak gerekir.
“Demokrasiyi yok etmeye uğraş eden anlayışla çaba ettik”
Bütün bu uygun örnekleri yaşarken natürel bir de Türkiye demokrasisine darbe vuran, yara veren, hatta yani tabiri caizse demokrasi rejimini yok etmeye uğraş eden anlayışla da gayret ettik, yani bütün bunları yaparken. Biz, bu iş birliğimizi ve dayanışmamızı hayata geçirirken bir de bu türlü bir meseleyle karşı karşıyayız. Pekala bu sorun seçildikten sonra mı başladı? Hayır. Bu sorun, seçim periyodu dahil, yani adaylık prestijiyle başladı. Adaylık anında bile boş durmayan akıl, Beylikdüzü’ne soruşturma akını yaptılar. Seçime giderken vazife yaptığım alanda, kelamım ona bizi makûs göstermek ismine soruşturma saldırısına uğratıldık. Birçok şey yaşandı. Makus siyaset lisanı açısından birçok şey yaşandı. Ben, dün bahsettiğim mertlik probleminin altını çizmek için bunları anlatıyorum. Seçimi yaşadık. Seçim akşamı yaşadıklarımıza dönün, bakın. Ülkemizin en kadim kurumlarından Anadolu Ajansı’nın milletine bilgiyi vermeme konusundaki kesintiye uğrattığı anı düşünün. Ne kadar utanç verici.
“Milletin prestijine ziyan verdiler”
Ortaya koyduğumuz dirayetli duruş, daima birlikte milletin oyuna sahip çıkışımız, bekçilik yapmamız, nöbet tutmamız sonucu, 18 günlük bir gayretle seçimi kazandık. Ne dedi sonrasında? ‘13 bin oyla seçim alacağını mı zannediyorsun’a gelen konuşma yapıldı bu ülkede. Halbuki bugünkü rejimin bile tanımı ne? Yüzde 50 artı 1 alan, ülkenin cumhurbaşkanı seçilir. Yani yüzde 50 artı 1 kişinin oyuyla kazanılacak cumhurbaşkanlığı sisteminin başındaki kişinin tanımına bakar mısınız? ‘13 bin oyla İstanbul’u alacağını mı düşünüyorsun?’ Bunu yaşattılar bize. Yetmedi. ‘Çaldılar’, ‘Hırsızlar’ dediler. Yetmedi, seçimi iptal ettiler. Bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu türlü bir rezillik yok, demokrasi ismine. Bunu yaşattılar bize. Akabinde daima bir arada yeniden milletçe coşkuyla seçime gittik. Şunu da ihmal etmeyelim. ‘Niçin iptal edildi’ dendiğinde, ‘700 terörist var sandık başlarında’ dediler. 700 terörist… O kadar net konuştu ki zat-ı sayın, ‘700 terörist’ derken. Ne oldu? Sonuçta yargılandı 40 küsur kişi ve sıfır. Beraat etmeyen bir kişi yok. Milletin prestijine ziyan verdiler, utanç duyduk.
“Belediyeye müfettiş yağdırdılar”
Şimdi bu türlü bir süreçten sonra, ortada o yaşadığımız engellemeler, elimizden alınan yetkiler, UKOME’sinden Galata Kulesi’ne, Seyahat Parkı’ndan bir sürü olaya kadar, imzalanmayan evraklar, 3 yıldır duran otobüs kredisiyle ilgili onaydan tutun da bir sürü şey daha sıralayabiliriz. Olağan bununla da yetinmediler, müfettiş yağdırdılar büyükşehir belediyesine. Müfettiş yağdırdılar. Öfke, içlerindeki kıskançlık, malı mülkü elinden alınmış üzere davranan o akıl o denli bir garabete dönüştü ki kalktılar ta geçen sene ekim ayında ‘557 terörist’ diyerek bir sav saçmalığını ortaya atan, o tekrar birebir zat-ı sayın, o günden beri de ayrıyeten bir müfettiş saldırısına uğrattı bu kurumu. O müfettiş atağında yolladığı, görevlendirdiği aklıselim, adalet duygusu yüksek, devlet insanlığı ruhu taşıyan beşerler, baktılar ki bir şey yok, baktılar ki süreç yürümüyor, aylar geçiyor; bu sefer kelamım ona müfettiş, daha yakın geçmişte aday olmuş, o siyasi partiden aday olmuş müfettiş yolluyor ve onunla bir şeyler yapmaya uğraş ediyor. Tekrar bir şey çıkartamıyor.
“Mertçe çaba talep ediyorum, Kasımpaşalı hemşerilerim de bu ülkede mertlik ister”
Köşeye sıkışıyor son bütçe konuşmalarında. ‘Göreceksiniz, yakın vakitte, işte bu cuma’ diyor. O cumanın üstünden 3- 4 cuma daha geçiyor. Hakkımızda bir soruşturma daha doğuruyor, tekrar o bahsettiğim. Benim için müfettiş değil, benim için AK Parti adayı, AK Parti milletvekili adayı kişinin altında imzası olan bir belgeyle benim hakkımda ve arkadaşlarım hakkında birinci genel sekreterimizden, birinci genel sekreter yardımcılarımızdan bugüne kadar kocaman bir listeyle savcılığa kabahat duyurusunda bulunuyorlar. Kimin hakkında? Bu hoş cennet vatanın Trabzon vilayetinde, Akçaabat ilçesinin Cevizli köyünde, 40 haneli bir köyde doğmuş, Çocuk Esirgeme Kurumu çocukları ile ilkokulu okumuş, Atatürk Köşkü’nün yanındaki ortaokulu bitirmiş, sonra Trabzon Lisesi’ni bitirmiş, İstanbul Üniversitesi’nde işletme fakültesi mezunu olmuş, tıpkı üniversitede insan kaynakları mastırı yapmış, yaklaşık 33 yıldır BAĞ-KUR’lu olan, binlerce beşere ekmek fırsatı vermiş, emeğiyle hayatını geçirmiş bir insanı ve en az onun kadar onurlu olan yol arkadaşlarına terörist muamelesi yapmayı göze alan, gözü dönmüş bir zatı sayın, başını çekeceği bir sistemle bizim hakkımızda cürüm duyurusunda bulunmuş. Haydi oradan, işine bak sen. Burada kalmış zati birkaç aylık işin yani. Tahminen o fırsatı bile sana vermemek zorunda kalacak.
Şimdi bu işin taze boyutu, bunu paylaşmak için sizlere bunu aktarıyorum. Ben dünden beri şu çağrıyı yapıyorum; mertlik istiyorum, mertçe uğraş talep ediyorum. Bu ülkenin Rize ilinin Güneysu’su, Çayeli’si mertlik ister. Toroslar’daki Yörükler bu ülkede mertlik ister. Diyarbakır’daki Kürt vatandaşlarım, bu ülkede mertlik ister. Kasımpaşalı hemşerilerim de bu ülkede mertlik ister. Ben mertlik istiyorum. Mertlik daveti yapıyorum. Mertçe bir gayret alanı istiyoruz.
“Her gece kabus görecekler”
Bundan kaçınan akılla, sakınan akılla yargıyı ele geçirip hakkımızda uydurma bir karar vermekle bizi zapt edeceğini düşünen akıl, vallahi hayal görüyor. Lakin biz milletçe, bir ortada, yol arkadaşlığıyla, dostlukla, kardeşlikle bir ortada onlara kabuslarını yaşatmaya devam edeceğiz. Her gece kabus görecekler. Aldığım dualar, o hanelerde, bu berbatlığı yapan birkaç hanedeki yatak odalarına kadar kabus olarak gidecek. Kabus olarak onlara gecelerini, hayallerini zehir edecekler. Onun için bu milletle uğraşmasınlar. Millet İttifakı’yla hiç uğraşmasınlar. Yolumuz açıktır. Çok güçlüyüm, çok dirayetliyim. Düzgün Parti’nin bütün İstanbul teşkilatına, üyelerine teşekkür ediyorum. Öğlenden evvel de CHP ailem bizimleydi ve birlikte tıpkı dertleşmeyi yaptık. Sayın Meral Akşener’e yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Hem şahsım ismine hem İBB ailesi ismine teşekkürlerimi ediyorum. Bu iş birliğimizin, bu dayanışmanın, bu samimiyetin, yol arkadaşlığı içerisindeki o aile samimiyetinin devam etmesini talep ediyorum. Katiyen önümüzdeki 2023 süreci, hayati ve ulusal bir problemdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve milletimizin, halkımızın bir ortada büyük bir geleceğe yürüme sıkıntısıdır. Buna inancımız çok büyüktür.
“Bireysel çıkarlar ismine büyük oyunları var, fakat bizim de milletimizin çıkarı ismine büyük uğraşımız var”